Gia uyumak istemiyordu. Onunla aynı odayı
paylaşanlar uyumakla meşguldüler. Gia, yavaşça yatağından kalktı ve
kızlar yatakhanesinden çıktı. Ortak salonda bir kaç mırıldanan kedi
dışında hiç kimse yoktu.
Camdan dışarıya baktı. Oldukça sessiz
ve sakindi. Ufuktaki hafif güneş sızıntıları ebruli gökyüzünde hoş
birşeylerin habercisi gibiydi. O kadar güzeldi ki bir şeyler Giayı
karanlığa çağırıyordu.
Hızla kızlar yatakhanesine giden
merdivenlerden çıktı. Kapıyı gıcırdatmamak için büyük bir özenle açtı.
Üzerine siyah pantolonunu ve siyah gömleğini giydi. Birilerinin onu
görmesi ihtimaline karşı siyah uzun kukuletasını üzerine geçirdi ve
kızlar yatakhanesinden hızla ayrıldı.
Slytherin binasının
portre deliğinden çıktı ve. Arkasında ki portre haşin bir sesle
birşeyler söyledi Ancak Gia ona kulak vermedi. Kukuletasının şapkasını
kafasına geçirerek o eşsiz karanlığa kendisini attı.
Hogwartsatan
biraz uzaklaştıktan sonra arkasına baktı. Hogwarts müdürünün ışığı hala
açıktı. Sanki camda birini görür gibi oldu ve hızla ağaçların arasında
gözden kayboldu. Göl kenarına gitti ve bir kaç dakika esen rüzgarda gölün dalgalanışını izledi.
Belli bir müddet sonra gölün uykusunu getirdiğini düşünerek olduğu yerden ayağa kalktı. Karanlık orman onun için daha cazipti. Ceza almayı göze alabilirdi. Karanlık ormanın iniltilerine kulak vermeden ilerledi belli bir mesafe katettikten sonra bir ağaca yaslandı ve şarkı mırıldanmaya başladı.